Anna De Geer, bir gün St Petersburg sokaklarında insan hakları yürüyüşüne katılırken, ertesi gün New York’ta, Dünya Çocuk Vakfı’nın temsilcisi Prenses Madeleine ile fikirlerini tartışıyor. Bu yoğun ve global işin yüküyle birlikte anne olmayı dengelemesi ve harika görünmesi, ona olan merakımızı artırıyor.
Kirpikleri yoğun siyah maskara ile kaplı, teninde ise şeftali rengi bir ışıltı var. Beyaz tişörtü, siyah ceketi ve koyu renk jean pantolonu ile çok şık ve rahat görünüyor. Çünkü o iş sonrası bir partiye de gidebilir, oğlu ile futbol maçına da. Hayatın tüm yönleriyle, plansız yaşıyor.Zor ve yorucu bir hayat gibi görünüyor sizinkisi?
– Hayır, asla! Ben işimi çok seviyorum. Bazılarının neden işi ve özel hayatı ayırmayı tavsiye ettiklerini de anlamıyorum. Böyle ikisi de çok güzel akıp gidiyor.
Kendinizi güzel buluyor musunuz?
– Evet ama dedikleri gibi “güzellik bakan gözdedir.” Bence, güzelliği umursamıyorum diyen insanlar bile kendilerini yansıtacak bir stilleri olmasını istiyorlar.Güzellik ürünlerinizi neye göre seçiyorsunuz?
– Açıkçası işe yarayan, çok yönlü kullanılan ürünlere ihtiyacım oluyor. Örneğin suyla veya çok amaçlı bir balm karıştırıp bazen göz farı veya bazen ruj olarak kullanabiliyorum ürünleri.
Kendinize yakıştırdığınız, favori makyaj görünümünüz hangisi?
– Eyeliner ve rimel, her zamanki favorilerim! Bugünlerde kırışıklıkların dikkat çekmemesi için de biraz fazla göz farı sürmeye başladım.(gülüyor)
Güzellik takıntılarınız var mı peki?
– Göz halkalarım her zaman koyuydu, bu yüzden göz kremleri ile ilgili çok titizim. Bir de dünyanın en kıvırcık saçı bende! Düzleştirmek ve elektriklenmesini önlemek için yıllar içinde çok fazla para ve zaman harcadım. En sonunda bir arkadaşım, “Kabul et Anna, senin saçların kıvırcık, bununla yaşasan iyi olur!” dedi ve haklıydı. Şimdi kıvırcık saçlara uygun şampuan kullanıyorum.
Bundan daha mı kıvırcık saçlarınız?
– Evet, fönlü olduğu için biraz düz görünüyor ama şimdiden kıvrılmaya başladı bile. Ama saçlarımı çok seviyorum. Yaşasın kıvırcık saçların gücü!
